Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan İle Söyleşi



 

"Siber güvenlik sektöründe yerlilik kadar millilik de önemli. Sektör paydaşları olarak daha fazla mesafe almamız lazım. Birçok firma siber güvenlik başta olmak üzere bu işleri yapıyor ancak sektörün taraflarının işin içine daha fazla girmesi gerekiyor. Biz de koordinasyon görevini daha iyi yapmamız gerektiğinin bilincindeyiz. Taraflarla birlikte gereğini yapmaya hazırız. Özel sektörümüz bilmeli ki daha koordineli çalışmak, daha fazla iş birliği yapmak bu sektörden beklediğimiz faydayı elde etmek ve olası saldırıları engellemek için önemlidir."

 Ahmet Arslan

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan İle Söyleşi:

Bilgi Güvenliği Derneği (BGD), 22.07.2007 tarihinde, bilgi güvenliği alanında toplumun her kesiminde bilgi ve bilinç düzeyini arttırmak, bu konu ile ilgili teknolojik gelişmeleri izlemek, milli teknolojilerin geliştirilmesine katkı sağlamak; bireysel, kurumsal ve ulusal düzeydeki riskler konusunda farkındalık oluşturmak amacı ile kurulmuştur.  BGD’nin vizyonu da “bilgi güvenliği alanında ulusal ve uluslararası düzeyde tarafsız, güvenilir ve etkin bir ulusal sivil toplum kuruluşu olmak” şeklinde belirlenmiştir.

BGD, amacı doğrultusunda; tüm paydaşlarla işbirliği yaparak mevzuatın oluşturulmasında ve geliştirilmesinde aktif rol almakta, gerçekleştirdiği konferans, sempozyum, çalıştay ve eğitimler ile, yayımladığı rapor ve yazılar ile farkındalığın oluşmasına katkı sağlamaktadır.

Bu çerçeve, “Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi” hazırlanması görevini üstlenmiş ve hazırladığı taslak metin kabul görmüştür. Bilahare Bakanlar Kurulu Kararı taslağının oluşturulmasında da başrol oynamıştır.

BGD, “Ulusal Siber Güvenlik Stratejisi Çalıştayı”, “Veri Merkezleri ve Siber Güvenlik Çalıştayı”, “Siber Güvenlik Hukuku Çalıştayı”, “Mobil Dünyada Çocuk ve Gençlerin Güvenliği Sempozyumu”, “Kritik Enerji Altyapılarının Korunması Sempozyumu”, “Siber Güvenlik Yaz Kampı” gibi etkinlikler düzenleyerek bilgi güvenliğinin dokunduğu her alanda paydaşlar oluşturmuştur. Bununla birlikte, bilgi güvenliği alanında ulusal ve uluslararası düzeyde tarafsız, güvenilir ve etkin bir ulusal, sivil toplum kuruluşu olan Bilgi Güvenliği Derneği’nin bünyesinde bir gençlik platformu olarak oluşturulan BGDGenç;  Bilgi Güvenliği Derneği ile birlikte; bireysel, kurumsal, ulusal ve evrensel boyutlarda bilgi ve iletişim güvenliği alanında teknik, bilimsel, sosyal ve kültürel faaliyetler yürütmek, orta ve yüksek öğrenim gören genç üyelerimizin mesleki gelişimini artırmak, bilgi güvenliği alanında farkındalık oluşturmak ve bir sinerji yaratmak adına kurulmuş ve BGD Genç bünyesinde sektörün ilk ve tek siber güvenlik dergisi olan CyberMag Dergisi hayata geçirilmiştir. Böylece muhtelif kanallardan yapılan bilgilendirmelerle her seviyede siber güvenlik farkındalığının oluşmasına katkı sağlanmaktadır.

Bütün bu bilgiler ışığında, bilgi güvenliği alanında toplumun her kesiminde bilgi ve bilinç düzeyini arttırmak, bu konu ile ilgili teknolojik gelişmeleri izlemek, milli teknolojilerin geliştirilmesine katkı sağlamak; bireysel, kurumsal ve ulusal düzeydeki riskler konusunda farkındalık oluşturmak amacıyla Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Sayın Ahmet Arslan ile Türkiye’de bilişim sektörünün durumu, devletimizin kalkınmasında IT ve Telekomünikasyon sektörünün yeri, önemi ve bilhassa bilgi güvenliği alanında bilinmesi gerekenler ve çözüm önerileri hususunda ülkemizin dünü, bugünü, geleceği ve yapılması gerekenleri konuştuk.

CyberMag: Sayın Bakanım, öncelikle bu kadar yoğun gündeminiz arasında bizlere zaman ayırdığınız için minnettarız. Bilgi Güvenliği Derneği’ne ve derneğimizin faaliyetlerine verdiğiniz tüm desteklerden ötürü de ayrıca Bilgi Güvenliği Derneği adına sizlere teşekkür ederiz. İlk olarak dünyada ve Türkiye’de bilişim sektörünün bugünü ve geleceği hakkında neler söylemek istersiniz?

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan: Şüphesiz ki zamanın ruhu vardır ve insanoğlu geçirdiği zamanları hep o çağa uygun bir isim ile adlandırmıştır. Bildiğiniz gibi 1784’te buharlı makinelerin icadı ile başlayan Birinci Sanayi Devrimi’ni, 1870’te elektrik enerjisinin kullanımı, kitlesel üretim ve üretim bandı ile sembolize edilen İkinci Dönem izlemiştir. 18. yüzyıl sonlarında başlayan Sanayi Devrimi ve sonrasında gelen makineleşme 19. ve 20. yüzyıla adını yazdırmıştır. Bu dönem makinelerin çağı olmuş ve maalesef insanlık tarihine önce sömürgecilik ardından da iki büyük dünya savaşı ve yıkıma neden olan paylaşım kavgası olarak damga vurmuştur. Maalesef o dönemde insanlık teknolojik yeniliklerle bir yandan tekâmülünü sağlarken, öbür yandan insanlık tarihine kara leke olarak geçecek acılara sebep olmuştur. 1970’lerden sonra ise bilgisayarların ve otomasyonun yaygınlaşması ile yaşanan sıçramayla Üçüncü Sanayi Dönemine girilmiştir. İçinde bulunduğumuz 21.yüzyıla damgasını vuran en önemli dinamik ise hiç şüphesiz bilgisayarlar ve iletişim teknolojileridir. Son dönemdeki teknolojik değişimin hızı ve dönüştürücü gücü o kadar ileri noktalara ulaştı ki, artık içinde olduğumuz dönem bilişim çağı bazı durumlarda da Dördüncü Sanayi Devrimi olarak anılmaya başlanmıştır. Bilişim çağının belirleyicisi ise hiç şüphesiz bugün sıkça dile getirdiğimiz; bilgi ağları, online ve mobil teknolojiler, nesnelerin interneti, sanal gerçeklik, siber-fiziksel sistemlerdir.

Bugün heyecanla izlediğimiz bilim kurgu filmlerinde ki gelecek profilleri gerçek hayatta bir bir tezahür etmektedir. Anlaşılmıştır ki bugün hayal ürünü dediğiniz şey, yarının gerçekliğidir. Dolayısıyla etkileri ve katkıları itibariyle, eğitimde, sağlıkta, sosyal ve kültürel ilişkilerde, seyahatte, alışverişte, güvenlikte, özetle hayatın her alanında bilişimden daha baskın bir tetikleyici yoktur. Sizlerde çok iyi biliyorsunuz ki 2000’li yıllar başlangıç olmak üzere günümüze değin bilgi ve iletişim teknolojilerinde yaşanan gelişim, küresel olarak köklü değişimleri de beraberinde getirdi. Çok değil daha 1990’lı yılların başında haberleşme hizmetlerinde temel amaç sadece bireylerin kullanımına sunma çabasıydı. Bugün ise bu hizmeti daha hızlı, daha güvenli ve daha ekonomik olarak en yenilikçi teknolojilerle insanlara ulaştırma anlayışına hâkimiz. Bugün Türkiye dünyanın hızlı ve istikrarlı büyüyen ülkeler listesinde en ön sıralarda yer almaktadır.

Bu noktada iletişim alanında bugün itibarıyla geldiğimiz noktayı özetlemek gerekirse; fiber altyapı uzunluğumuz 311 bin km’yi geçti. Genişbant abone sayımız 68 milyona yaklaştı.  Bunun 56,5 milyonu mobil genişbant abonesi. Sabitte, 2,2 milyona yaklaşan fiber abonesine sahibiz. Bilişim sektörü büyüklüğümüz 94 milyar TL’ye yükseldi.  E-devlet ve siber güvenliğe ilişkin mevzuat ve stratejiler ortaya koyduk. 36 milyona yaklaşan e-devlet kullanıcısına sahibiz ve E-devlet kapısı üzerinden 406 kurumun 2 bin 830 hizmetini sunuyoruz. Bu büyüklükleri daha yukarı seviyelere çıkarmak ve 2023 yılı haberleşme ve bilişim hedeflerine ulaşmak için kamu ve özel sektör işbirliği içinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve sürdürmeye devam edeceğiz. 

Bunları gerçekleştirirken; sektörün önündeki tüm zorlukları aşarak, genişbantı yaygınlaştırmaya ve uluslararası arenada sektörün rekabet gücünü artırmaya odaklandık. 

Bilişim sektörünün tüm sektörler açısından itici güç olarak değerinin farkında olarak bunu avantaja dönüştürmek ve 2020’li yıllarda ülkemizi dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisinden birisi haline getirme hedefimiz var. Bu nedenle teknoloji kullanımının yanı sıra teknoloji üreten ülke olmamız içinde tüm olanaklarımızı seferber etmekteyiz. Ülke olarak son yıllarda bilişim sektöründe büyük gelişmeler kat etmekle birlikte daha önümüzde uzun bir yol olduğunun da bilincindeyiz.

 

CyberMag: İnternet kullanım oranlarındaki artışı neye bağlıyorsunuz? İnsanlar açık bilgi ortamlarına neden bu kadar istekli?

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan: Bakanlığımızın çalışmalarıyla; internet erişiminin ulaşmadığı hemen hemen hiçbir nokta kalmamış, kullanıcı sayısı dünyada ki birçok ülkeden çok daha hızlı artış göstermiş, sunulan internet hizmetlerindeki bant genişliği, evlere kadar gelen fiber gibi projelerle, Türkiye, gelişmiş ülkelerin birçoğundan daha iyi bir seviyededir. Yapılan tüm bu çalışmalar internete ulaşılabilirliği herkes için mümkün kılmak adına atılan önemli adımlardır. 

Artık günlük hayatta gerçekleştirilen birçok iş ve işlem sanal dünya olarak da adlandırılan internet ortamında yapılıyor. Önemli bir öğrenme kaynağı, bilgi edinme, paylaşım, eğlence, iletişim ve sosyalleşme ortamı olarak kullanılan internet, sağladığı faydaları ve barındırdığı riskleriyle birlikte günlük yaşantının vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Kamu hizmetleri, bilgi ve iletişim, eğitim, elektronik ticaret, bankacılık, araştırma, sosyalleşme gibi birçok imkânı sunması nedeniyle vatandaşlarımız bu ortamı yoğun bir şekilde kullanmaktadırlar.

Ayrıca internet dünyasında içerikler giderek artıyor ve çeşitleniyor. Önceden iş, akademik amaçlı veya oyun oynamak için internete bağlanılırken artık bilgi sorma, eğlence, sosyalleşme, bankacılık ve finans işlemleri, bilet alma, dünyanın her yerinden ürün satın alma, adres bulma ve şu an sayamadığımız birçok işi internet üzerinden yapabiliyoruz. Hatırlarsınız bundan çok da uzak olmayan yıllarda birçok kişi müzik dinlemek için mp3 çalar cihazları kullanıyor ya da telefonuna yüklediği müzikleri dinliyordu. Artık internet o kadar yaygın ki online müzik dinleme imkanı veren bir çok uygulama bulunuyor. Tabi özellikle video ve müziğin yanında, fotoğraf paylaşımı gibi yüksek veri transferi gerektiren uygulamaların artması beraberinde daha fazla bant genişliği ve daha fazla hız ihtiyacını da getirdi. İşte bu noktada da 3G ile başlayan mobil geniş banttaki birkaç Mbit’lik hızlar yetmemeye başlayınca dünyada ve ülkemizde 4.5G hizmetleri başladı. 4.5G ile birlikte artık 3G’ye göre on kattan fazla hızla mobil internete bağlanabiliyoruz. Hız insanlara bağlanma kolaylığı sağladığından daha fazla içeriğe ulaşmaları mümkün oluyor. Ülkemizdeki rakamlara baktığımızda bu durum çok net görülüyor. Tüm mobil genişbant abonelerini göz önünde bulundurduğumuzda ortalama veri kullanımı 3,2 Gbyte iken aktif olarak 4.5G kullanan, yani hem cihazı hem sim kartı 4.5G uyumlu aboneler için bu değerin iki katından fazlaya çıkarak 6,5 Gbyte’a ulaştığını görüyoruz. 5G için çalışmalar hem ülkemizde hem dünyada bildiğiniz gibi sürüyor. Tabi hız ve kapasite ihtiyacı sadece mobille kısıtlı değil. Sabit tarafta da artık DSL yerine insanlar fiber bağlantı talep ediyor ki, ülkemiz de bu anlamda ilerleme gayreti içinde. İnşallah önümüzdeki dönemde daha fazla abone fiber bağlantı sahibi olacaktır. Şu an hepimizin günlük hayatında en sık kullandığı ifadelerden biri bilgiye hızlı ulaşabilmek. Bu beklenti insanları açık bilgi ortamlarına yönlendiriyor. Bunu yaparken zaman zaman internet ve olası risklere karşı da bilgi sahibi olmak zorlaşabiliyor. Bu nedenle insanların, özellikle de gençlerin ve çocukların internet erişimi konusunda bilgilendirilmesi şart.

İşte bu noktada internet ortamındaki risklerle ilgili bilgi sahibi olunması ve bu konuda toplumun bilinçlendirilmesi de büyük önem kazanıyor. Vatandaşlarda internetin bilinçli ve güvenli kullanılması konusunda farkındalık oluşturulmasına yönelik çalışmaları da BTK bünyesinde kurduğumuz Güvenli İnternet Merkezi ile sürdürmekteyiz

CyberMag: Son yıllarda internetin kullanımının artmasıyla birlikte ortaya çıkan IoT(Nesnelerin İnterneti) kavramı ve internete bağlı cihaz sayısının artışı; bir başka hayati husus olarak Bilgi Güvenliği konusunun önemini, yerel ve milli çözümlerin ülkemiz adına geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor. Hükümet olarak Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde en temel hedefin siber güvenliği milli güvenliğe entegre etmek olduğunu söylemiştiniz. Bu bilgiler ışığında, Türkiye’deki Siber Güvenlik Sektörü’ nün durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan: Sizin de ifade ettiğiniz üzere, son yıllarda internet kullanımı ciddi miktarda artmış ve bu artış sabit ve mobil şebekeler üzerinden taşınan, iletilen ve erişilen bilgilerin güvenliğinin sağlanmasını çok önemli bir hale getirmiştir. Bilgi güvenliğini sağlamak için öncelikli olarak bilgi iletiminde ve depolanmasında kullanılan donanım ve yazılım ürünlerinin yerli ve milli imkânlar ile üretilmesini sağlamamız gerekiyor. Yüksek teknoloji barındıran bilgi ve iletişim teknolojileri alanında, 4.5G yetkilendirmesi ile getirilen yerlilik şartı söz konusu altyapıların yerli ve milli imkanlar ile üretilmesi adına önemli bir motivasyon oluşturmuştur. Son dönemlerde, sektörde ciddi anlamda yerlileşme çalışmaları yapıldığını görüyoruz. Örneğin, bilgi ve iletişim teknolojileri alanında ürün ve sistem geliştiren firmalar bir araya gelerek Haberleşme Teknolojileri Kümelenmesi’ni kurmuştur. Küme içerisinde yer alan firmalar tarafından, ülkemizin haberleşme alanındaki dışa bağımlılığını azaltmak ve mobil işletmecilerin ihtiyaçlarını yerel kaynaklar üzerinden sağlayabilecekleri dünya standartlarına uygun ürünler geliştirilmesi amacıyla önemli çalışmalar yapılmaktadır. Bu çalışmalar sonucunda, kendi kontrolümüzde olan, çalışma metodolojisini bildiğimiz, izleyebildiğimiz donanım ve yazılım ürünlerine sahip olmuş olacağız. Bunun ülkemizin siber güvenliğinin sağlanması açısından önemli bir kazanım olacağını söyleyebiliriz. Bilindiği üzere, günümüzde dikey sektörlerin kesişiminde bilgi ve iletişim altyapıları yer almaktadır. Bu durum, enerji, su, ulaşım, finans, savunma, iletişim gibi kritik altyapılar barındıran sektörlerde siber güvenliği daha da önemli kılmaktadır. Artık savaşlar sadece klasik konvansiyonel sistemlerle yapılmamaktadır. Dünyada bunun örneklerine baktığımızda, siber güvenliğin Pearl Harbour saldırısı olarak değerlendirilen STUXNET siber saldırısı bizlere kritik altyapılarda siber güvenliğin sağlanmasının ne derece önemli olduğunu göstermiştir. Diğer taraftan, siber güvenlik alanında ülkemizin ihtiyaç duyduğu özgün ürünlerin kendi öz kaynaklarımız ile yerli ve milli imkânlarla üretilebilmesi gerekmektedir. Bu alanda çalışmakta olan veya çalışma isteği olan firmalarımızın, belirlenen hedeflere ulaşılabilmesi için inisiyatif alması ve siber güvenlik alanında yerlileşmeyi sağlamak amacıyla belli bir plan ve program dâhilinde çalışmalarını projelendirmeleri gerekmektedir. Devletimiz benzer çalışmaların şimdiye kadar hep yanında olmuştur, bundan sonrada olmaya devam edecektir.

Siber güvenlik artık sadece bireylerin veya kurumların güvenliği olmaktan öte neden olabileceği toplumsal ve ekonomik etkileri göz önünde bulundurulduğunda milli güvenliğimizin de ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Siber güvenlik sektöründe çözüm üreten firmalar ve uzmanlar gün geçtikçe artıyor. Kurumların ihtiyaçları doğrultusunda insan kaynağı ve güvenlik testlerini gerçekleştiren kuruluşlara olan ihtiyacın da fazla olduğunu görüyoruz. Bu durum da dolayısıyla sektöre olumlu yansıyor.

 

CyberMag: Devletimizin kalkınmasında bilişim sektörüne yapılacak yatırımların yeri ve önemi nedir? Endüstri 4.0 trenini kaçırmamak adına özel sektörün ve devletimizin alması gereken sorumluluklar nelerdir?

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan: Bilgi ve İletişim Teknolojilerinin (BİT) ekonomik büyüme üzerindeki etkileri hem doğrudan hem de dolaylı bir şekilde gözlenmektedir. Ayrıca,  BİT ve diğer kalkınma önceliklerine yapılan yatırımların birbirlerinin rakibi değil tam tersine tamamlayıcısı olduğu yönünde hâkim bir kanaat bulunmaktadır. Bu kapsamda, BİT sektörünün iktisadi kalkınmayı ve rekabetçiliği artırarak öncelikle yoksulluğun azaltılması ve nihayet sürdürülebilir bir kalkınmanın sağlanmasında anahtar bir rol oynadığı kabul edilmektedir. Mikro-ekonomik seviyede ise BİT girişimciler dâhil olmak üzere ekonominin tüm aktörlerine yerel, ulusal ve uluslararası seviyede işlem maliyetlerini azaltma, verimsizliğin üstesinden gelme, pazar kapsamını genişletme ve rekabetçiliği geliştirme fırsatları sunmaktadır. BİT’in ekonomiye katkıları analiz edilirken çoğunlukla verimlilik ve büyüme üzerindeki 3 etki öne çıkmaktadır. Birincisi; bir sermaye malı olarak BİT’e yapılan yatırımların sağladığı sermaye derinleşmesi ve böylece işgücü verimliliğindeki artıştır. İkincisi; BİT mal ve hizmetlerinin üretiminde yaşanan hızlı teknolojik gelişme, BİT üreten sektörlerde daha hızlı bir toplam faktör verimliliği artışına sebebiyet vermektedir. Son olarak BİT kullanımı ve yeniden organize olma vasıtasıyla bu teknolojileri kullanan tüm diğer sektörlerde toplam faktör verimliliği artışı görülmektedir. BİT bir şebeke teknolojisidir. Yani ne kadar fazla insan ve şirket şebekeyi kullanırsa o kadar fazla fayda ortaya çıkmaktadır. Bu kapsamda, BİT’in ekonomiye etkisi hangi BİT teknolojilerinin ne kadar yaygınlık kazandığı ile doğrudan ilişkilidir.

Merkezinde bilgisayar donanımı ve yazılımı ile şebekelerin olduğu sayısal teknolojiler yeni ortaya çıkmış teknolojiler değildir. Bununla birlikte bu sayısal teknolojilerden doğan 3. Endüstri Devrimi mezkur teknolojilerin daha girift ve entegre hale gelmesiyle toplumları ve küresel ekonomiyi dönüştürecek bir noktaya gelmiş ve 4. Endüstri Devrimi olarak adlandırılan yeni bir döneme girilmiştir. Küresel değer zincirinin köklü bir şekilde değişeceği bu dönemde “akıllı fabrikalar” ortaya çıkacak, ürünler tam anlamıyla müşteri isteklerine göre yapılabilecek ve yeni işletme modelleri kadim modelleri ortadan kaldıracaktır. Şüphesiz 4. Sanayi Devrimi sadece akıllı ve bağlı makine ve sistemlerden ibaret olmayıp kapsamı çok daha geniş olacaktır. Gen sıralamasından nano-teknolojilere, yenilenebilir enerjiden quantum bilgi işleme kadar pek çok alanda baş döndürücü gelişmeler yaşanmaktadır. Bu teknolojilerin yaklaşması, fiziksel, sayısal ve biyolojik sahalarda birbiriyle etkileşimi daha önce şahit olmadığımız ölçekte büyük bir endüstriyel devrimin de habercisidir.

Günümüzde artık numaralarla ayrıştırılan endüstri devrimlerinin kapsam ve sonuçları farklılık arz etse de değişmeyen tek şey ülkelerin bu teknolojik yenilikleri benimseme oranlarının kalkınma seviyelerini belirleyen en önemli etken olduğudur. Hükümetlerin, kamu kurumlarının ve özel sektörün üzerine düşeni yapması gerekirken vatandaşların da uzun dönemli faydaları fark etmeleri son derece önemlidir.  Burada bütün sektörleri ve işletmecileri kapsayacak şekilde özel sektörümüzün “4. Endüstri Devrimi işlerimi etkileyecek mi?” diye sormak yerine “4. Endüstri Devrimi beni ve şirketimi nasıl ve hangi ölçekte ilerletecek?” sorusuna yoğunlaşmaları gerekir. Çünkü yeni dönemin eski sistemleri bozucu ve dönüştürücü etkisinin olacağı artık tartışmasız bir gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır.  Ancak kaçınılmazlık karşısında hissedilen çaresizlik bizim için mevzu bahis olamaz. Politik seçimlerimizi yönlendirecek ortak bir değerler bütünü oluşturmak ve endüstri devrimini hepimiz için fırsata dönüştürecek değişiklikleri yasama ve yürütme gücü marifetiyle hayata geçirmek hükümet olarak bizim sorumluluğumuz. Ayrıca yeni dönemin itici teknolojilerinin yerli ve milli kaynaklarla ülkemizde üretilebilmesi önceliklerimizden biri olacak. Bu kapsamda işletmelerimizin yeni dönemin gerektirdiği teknik adaptasyonu sağlamasına yönelik yenilikçi yaklaşımlar ve iddialı Ar-Ge projeleri ciddi bir şekilde desteklenmeli.  Nesnelerin interneti, akıllı otomasyon sistemleri, robotik, büyük veri analizleri ve yapay zekâ, artırılmış gerçeklik, bulut teknoloji, dikey ve yatay bütünleşme, üç boyutlu yazıcılar/eklemeli üretim ve siber güvenlik bu minvalde öne çıkan başlıklar olacak. Şüphesiz tüm bu teknolojilerin yaklaşma ve etkileşim alanı olan güçlü bir iletişim altyapısı da yine en önemli önceliklerimizden biri olacak. 

Endüstri 4.0 denilince, geleneksel üretim sistemlerinin tamamen bilgi ve iletişim altyapıları üzerine inşa edildiği uçtan uca bir üretim ekosistemi anlaşılmaktadır. Bunun için kullanılan iletişim altyapılarının çok güçlü ve hızlı olması gerekmektedir. Endüstri 4.0’ın gerçekleştirilebilmesinde 5G teknolojilerinin önemli rol oynayacağı aşikârdır. 5G ile birlikte gelen yüksek hız ve çok düşük tepkime süreleri üretim sistemlerinin yüksek performanslı olarak çalışabilmesinde kritik öneme haiz olacaktır. Endüstri 4.0’da başarıyı yakalayabilmemiz için 5G ve ötesi haberleşme teknolojilerinin yerli ve milli imkânlar ile geliştirilebilmesi için hem özel sektöre hem de kamuya önemli görevler düşmektedir. Özel sektör bu değişimi bir fırsat olarak görmeli, yatırımlarını buna göre planlamalı ve gerekli çalışmaları vakit kaybetmeden başlatmalıdır. Devletimiz, ülkemizin menfaatleri ve hedefleri doğrultusunda hareket eden firmaları şimdiye kadar gerek maddi gerekse bürokratik anlamda desteklemiştir, bundan sonrada söz konusu destekleri devam edecektir. Diğer taraftan, endüstri ve iletişim alanında yaşanacak paradigma değişimi konusunda, hem farkındalığı artırmak hem de sanayi-üretici-üniversite-sivil toplum kuruluşları arasında ahengi sağlayacak koordinasyon fonksiyonunu yerine getirme görevinin devletimize düştüğünü söyleyebiliriz.

CyberMag: Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı bünyesinde Siber Güvenlik Kurulu’nun oluşturulması ve USOM'lar, SOME'ler gibi uygulamaya yönelik birimleri BTK bünyesinde oluşturdunuz. Diğer bakanlıklarda ise SOME'lerin hayata geçirilmesi gibi birçok adım atıldı ve sizlerin desteği ile atılmaya devam ediyor. Bu adımları daha sağlam ve ileriye dönük atmak adına ve Rusya veya ABD gibi bu alanda sözü geçen bir ülke konumunda olmak için neler yapmamız gerekiyor?

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan: Siber güvenlikle ilgili çalışmaları değerlendirirken bu konunun kendi dinamiklerini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Öncelikle; siber güvenlik çok paydaşlı bir alan. Devlet kurumları olarak, kritik altyapıya sahip kuruluşlar nezdinde, özel sektör, akademi ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği içinde ve bireysel düzlemde çalışmalar yürütüyoruz.

Siber güvenlik organizasyonumuzu 2012 yılında Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın Bakanlığı döneminde oluşturduk. Siber Güvenlik Kurulumuzu kurarak Strateji ve Eylem Planımızı hazırladık. Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi’ni Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu bünyesinde kurduk. Kritik kurumlarda şu ana kadar 828 Siber Olaylara Müdahale Ekibi oluşturduk. Bu SOME’lerde USOM ile koordineli biçimde Some İletişim Platformuna kayıtlı 1749 siber güvenlik personeli çalışmakta. Bu yapıyı gün geçtikçe genişletmeye devam ediyoruz. Kritik kurumlarımız anlık olarak güvenlik bildirimlerinin ve zafiyetlerin istihbaratını USOM’dan alıyor ve onlardan istediğimiz gerekli aksiyonları yerine getiriyorlar.

İkinci olarak siber güvenlikte günübirlik operasyonların yanında uzun vadeli projeleri bir arada yürütmek durumundayız. Ülke olarak siber güvenliğe yönelik çalışmalarda operasyonel faaliyetlerde elimizdeki tüm imkânları kullanmak zorundayız. USOM 7/24 esasına göre çalışıyor. Günlük ve anlık operasyonlar ülke genelinde zafiyet taramaları ve bunlara ilişkin dinamik bir yapı içinde SOME’lerle iletişimi üst düzeyde tutularak önlemler alınıyor. Ayrıca yürütülen projelerle siber tehditleri anlık olarak tespit eden birçok altyapı kurmuş durumdayız. Bu projeleri ve yenilerini geliştirmek için en önemli etken yürütülen faaliyetleri bir süreklilik içinde devam ettirmektir.

Üçüncü olarak, siber güvenlik disiplinler arası bir konu. Bir yandan teknik konularda önlemler alınırken diğer yandan da işin insan kaynakları ve süreçler boyutuyla gelişim sağlamayı amaçlıyoruz.

CyberMag:  Siber güvenliği en etkin şekilde sağlamak ve dışa bağımlılığı en aza indirmek için milli ürünlerin önemini vurgulayarak, 2012'de başlanan ULAK Projesi'nin bittiğini ve test edilir hale geldiğini belirtmiştiniz.  Sizce kullandığımız yabancı menşeli güvenlik yazılımlarını bir an önce millileştirebilmemiz için üniversitelerimizin, özel şirketlerimizin ve devletimizin atması gereken adımlar nelerdir?

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan: Ülke olarak özellikle teknoloji ve güvenlik alanlarında yerlilik ve millilik en önem verdiğimiz konu. USOM bünyesinde tamamen yerli ve milli imkânlarla geliştirilen yazılımlarla siber tehditlerin anlık olarak tespiti ve güncel zafiyetlerin takibini yapıyoruz. Kurumsal sistemlerde de son yıllarda güvenlik alanında özel sektörde güzel gelişmeler söz konusu. Yerli ve milli markalar oluşturmak uzun vadeli desteklerle sağlanabilecek bir konu. Biz ülkemizde teşvik ve destek mekanizmaları ile yerli sanayiyi desteklemek için birçok adım attık ve atmaya devam ediyoruz.

4.5G ihalesinde de ortaya koyduğumuz şartlar uyarınca operatörlerimiz yatırımlarının önemli bir kısmını yerli ve milli ürünlere harcıyor. Şüphesiz ki inovasyona yönelik en önemli zemin, devlet, akademi, sivil toplum ve özel sektör aktörlerinden oluşan bir ekosistemi geliştirmek. BTK da bu konularla ilgili tarafları çeşitli vesilelerle bir araya getirerek ekosistemi geliştirme gayreti içinde önemli bir rol oynuyor. Bizim bu noktadaki çağrımız, yerli ve milli ürün geliştirmek isteyen herkesin bu ekosisteme katkı vermesi için gayret göstermesi yönündedir.

 

CyberMag: Sayın Bakanım, Bilgi Güvenliği Derneği tarafından düzenlenen ISC Turkey 2017 Konferansı’nın açılışında Sn. Başbakanımız Binali Yıldırım, Türkiye’nin 30 bin siber güvenlik uzmanına ihtiyacı olduğunu dile getirdi. Bu bilgiler ışığında, yeni nesil insan kaynaklarının eğitilmesi ve yetiştirilmesinde, Türkiye’deki üniversitelerin ve STK’ların yeri ve önemi hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Genelde ne tür oluşumlar var ve ne tür faaliyetler yürütmektedirler?

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan: Eylem planlarımız kapsamında onlarca üniversitede siber güvenlik yüksek lisans programlarının kurulmasını yükseköğretim kurumlarımızla koordine ettik. Bu eğitimlerin lisans seviyesine ve hatta lise, orta öğretime kadar yaygınlaştırılmasını hedefliyoruz. Bir yandan da üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları ile gençlerimize yönelik yarışma eğitim ve kamp programları yapılıyor.  Örneğin yakın zamanda gerçekleştirdiğimiz Siber Yıldız yarışmasına yedi binin üzerinde gencimiz katıldı ve bunların içinde başarılı olanları ödüllendirerek bir kısmını da istihdam ettik.

İnsan kaynağı ihtiyacının bir diğer boyutu SOME ekiplerimizdeki personelimizin yetkinlik seviyesinin artırılması hususudur. Şu anda SOME’lerde 1749 personel BTK bünyesindeki USOM ile koordineli çalışan SİP altyapısında kayıtlı durumdadır. Bu uzmanlarımızın eğitimi yönünde de Bakanlığımız koordinesinde, BTK bünyesinde USOM tarafından çeşitli periyotlarla eğitimler gerçekleştiriyoruz. Bilgi güvenliği, zararlı yazılımlar, ağ güvenliği ve güncel tehditlerle ilgili eğitimlerde katılımcılara önemli katkılar sağlandı ve bu eğitimleri süreklilik için geliştirmeye devam edeceğiz.

CyberMag: Maalesef son dönemde siber güvenlik noktasında bir bilgi kirliliği oluşmuş durumda ve insanlar bu bilgi kirliliği sebebiyle ne gibi önlemler alması gerektiğini tam olarak bilmiyorlar. Siber saldırıların mağduru ya da bu saldırılara istemeden alet olmamak için vatandaşlarımızın alması gereken önlemler sizce nelerdir?  

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan: Özellikle son dönemde vatandaşlarımız akıllı telefonların kullanımının yaygınlaşması ile gündelik hayatta internete daha çok giriyor ve bizler de tabii ki dijital ekonominin bir gereği olarak bunu teşvik ediyoruz. Bu noktada vatandaşlarımızın menşeini bilmedikleri yazılımları kurmamaları ve sahte uygulamalara karşı dikkatli olmalarını tavsiye ediyorum. Diğer yandan bankacılık sektörüne yönelik sahte sitelerde de artış söz konusu. BTK/USOM tarafından tespit edilen zararlı bağlantıların sayısı son bir yıl içinde 20 kat arttı. Bu gibi sahte ve zararlı siteler BTK tarafından engelleniyor ancak vatandaşlarımızın da kendilerine gelen mesaj ve e-maillerdeki sahte bağlantılara karşı dikkatli olmaları büyük önem arz ediyor.

 

CyberMag: Teknik tedbirleri destekleyecek diğer unsurlar nelerdir? Birey, şirket, kurum ve devlet özelinde konuşursak bu hususta neler yapılmalıdır ve nelere ihtiyaç vardır?

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan: Teknik çalışmaların tamamlayıcı bir unsuru olarak bireysel ve kurumsal anlamda üst düzey bir farkındalığın önemli olduğunu düşünüyorum. Öncelikle tehlikenin farkına varmak temkinli olmamızı sağlayacaktır. Teknolojiyi kullanırken güvenlik tedbirlerini her zaman aklımızda bulundurmamız gerekiyor.

Özellikle kritik sektörlerdeki kurum ve kuruluşlarımızın SOME ekiplerini kurmalarını takip ediyoruz. Şu ana kadar SOME sayısı 828’e ulaştı. BTK bünyesinde SOME İletişim Platformu altyapımızda 1749 kayıtlı uzman var. Bu ekipleri daha da genişletme ve USOM ile iki yönlü bilgi akışını üst düzeyde tutmaya devam ediyoruz.

CyberMag: Sayın Bakanım, Bilgi Güvenliği Derneği tarafından düzenlenen 10. Bilgi Güvenliği ve Kriptoloji Konferansı’nın açılışında yaptığınız açıklamalarda Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’na verilen görevlerle beraber Bakanlık bünyesinde siber güvenlik biriminin oluşturulacağını söylemiştiniz. Bu birimin kapsamını, görevlerini ve karşılayacağı ihtiyaçları bize açıklayabilir misiniz?

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan: Siber güvenlik ile ilgili örgütsel yapılanmamız 2012 yılında Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım’ın Bakanlığı döneminde oluşturuldu. Siber Güvenlik Kurulumuzu kurarak Strateji ve Eylem Planımızı hazırladık. Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi’ni Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu bünyesinde kurduk. Kritik kurumlarda şu ana kadar 828 Siber Olaylara Müdahale Ekibi oluşturduk. Bakanlığımız bünyesinde Siber Güvenlik Daire Başkanlığımız ilgili kurumlarımızla eşgüdüm sağlamakta ve Siber Güvenlik Kurulu faaliyetlerini, kararlarını ve strateji ve eylem planlarımızın yürütülmesinin takibini sağlamaktadır.


İlginizi Çekebilecek Yazılar












İletişim | Gizlilik | Kullanım Koşulları